top of page
My Pick:
Daha sonra tekrar deneyin
Yayınlanan yazıları burada göreceksiniz.

ANI(İ)

  • Umay KABOĞLU
  • 22 Haz 2015
  • 2 dakikada okunur

Dance Floor Blur

İnsan bir kokudan ağlayabilir mi hiç? Üstelik şekerli, iştah açıcı bir koku burnunu direğini sızlatıp ince ince ağlatabilir mi insanı? Tereyağında kavrulmuş fıstığın kokusu helvayı cenaze evlerini hatırlatıp içini acıtabilir mi bir insanın? Perfume filmi gibi oldu değil mi? Hayır hayır yalnızca ağlatan bir kokudan bahsediyorum. Hayatımızda oluveren şeylerden. Çarçabuk, kontrolsüz. Ve tabii korkutucu şeylerden. Aniden olan şeylerden korkarız ya biz, korkmalıyız da zaten. Sonrası zor oluyor anidenin.

Bu koku. Tereyağında kavrulmuş lanet fıstık kokusu yine ağlatmıştı onu. Ağlayınca kızdı kendine. Uzak duruyordu ağlamaktan çünkü. Uzak duruyordu Eminönü yolundan. Balık ekmekten nefret ediyordu. Balığı zaten beş yıldır yememişti. Kendine verdiği cezalardan biriydi balık yememek. Parmaklarını yalaya yalaya, limon sıka sıka balık yemiyordu beş yıldır.

Sevdiği müzik kanalını dinlemeyeli de o kadar olmuştu. Amy’nin; Amy Winehouse’un Back to Black’i çalar diye dokunmuyordu radyonun tuşuna. Korkuyordu karşılaşmaktan. ‘Korkak!’ Diye bağırdı kendine. Bağıramamak berbat bir şeydir çünkü biliyordu. Berbat bir şeyi bildiği için sinirleniyordu. Daha fazla sinirlenmemek için mutfağın apartman boşluğuna bakan camını kapattı hışımla. Aklı berbat şeylerden kurtulmuyordu ama; silecek, çamura bulanmış şal, Back to Black,silecek, çamura bulanmış şal, Back to Black,silecek,çamura bulanmış…nefes alamadı. Nefes alamamaktan çok korkardı. Çığlık atamamaktan deli gibi korkardı. Sokağa çıkmak istedi, genzini şekerli kokudan temizleyebilmek için hava almak. Ama yağmur vardı dışarıda. Yağmurda dışarı çıkamazdı, korkardı. Korkak! Tekrar bağırdı kendine korkak diye. Canı yandı sonra. Ayak bileği acıdı. Sızladı derinden. Yağmurdan, romatizmadan değil sıkıştığı yerden acıdı. Yara izine baktı çorabını sıyırıp. Ona bir şeyleri hatırlatmak ister gibi oradaydı. Hiç gitmeyeceğim her sabah, her akşam, her denize girişin her duş alışında beni göreceksin der gibi bakıyordu. Oysa gerek yoktu buna. Hiç otobüse binmese de hatırlıyordu. Hiç balık ekmek yemese de hatırlıyordu. Amy dinlemese de ağlıyordu. Şallarının hepsini kırpık kırpık edene kadar ağlıyordu. Otobüslere tükürecek kadar ağlıyordu…

Takılmış bir silecek. Yağmur. Kulaklıktan gelen Back to Black. Yağmur. Islak, yerde çamurlanmış şal. Yağmur. Sıkışan bileği. Yağmur. Boğaza inmiş bir darbe. Yağmur. Aniden bunların hepsi. Bir ömür sürecek ama aniden. Tak diye. Kumral Ada Mavi Tuna’da Aras’ın suya atladığı tak diye. Hemen. Ani. Birdenbire. Canının balık çekmesi tak diye, ısrar edip yola çıkmaları tak diye. Beyaz araba farı tak diye. Beyaz iyidir ya hani masum, berrak saftır ya değil işte; Kötü. Şoförün gözünü kör edecek kadar kötü. Yerde yatmış kapalı gözlerle, uzanamadığın, çığlık atamadığın kardeşine seslenememek kadar kötü.

Yerde ambulans beklemek ne kadar uzunsa kaza da o kadar ani dedim ya hani. İzafiyet olsa gerek bu; Yüzüne damlayan sular, insan sesleri, silecek. Aklında Rain in İstanbul. Saçma. Aklında bu şarkının çalması çok saçma. Boğazında ki o şey; ‘Kardeşim, biriciğim ne oldu sana’ yazan Didem Madak dizesi. ‘Yine gülsen, gülüversen ben böyle saymazdım çarşafımdaki gülleri. Sayıyorum sayıyorum hiç bitmiyor güller. Sensiz hiç bitmiyor zaman. Çıksan o karanlık uykudan.’ Devamı sonra o dizenin. Son cümle hayatı onun; çıksan o karanlık uykudan. Boğazındaki düğüm bir Didem Madak dizesi.

 
 
 

Commenti


Bizi Takip Edin!
YAKINDA YAYINDAYIZ!

YAKINDA YAYINDAYIZ!

Düşüncelerinizi özgürce yazabildiğiniz, gündemi takip ederken tarihini hatırlayan, doğaya saygılı, kültürlü gençlerimiz gönüllü yazarlığa sende başvur!

Frida KAHLO!

Frida KAHLO!

Altın tozuyla hayatını parlatan kadın.

Kostarika

Kostarika

Orta Amerika'nın İsviçresi

ANI(İ)

ANI(İ)

İnsan bir kokudan ağlayabilir mi hiç? Üstelik şekerli, iştah açıcı bir koku burnunu direğini sızlatıp ince ince ağlatabilir mi insanı?

bottom of page